19 Mart 2013 Salı

SALLANAMAYAN KOLTUK...

Seneler önce...Hesaplayınca şaşırdım neredeyse 10 sene önce, nerden estiyse aklıma esmiş,o zamanlar annemlerin karşı dairesinde güzel bir ev donatmış mutlu mesut yaşarken yalvarıp yakarmış,tembel ve yapışkan bir Ağustos sabahı,Avcılar sahilinden sallanan bir bambu koltuk almak için Eyüp sırtlarındaki evimizden çıkmaya ikna etmiştim kızkardeşimi...

Öyle çay bahçelerindekilerden değil,kallavi birşey olsun istemiştim.Avcılar sahil boyundaki bambucuların neredeyse hepsini gezmiş, ayaklarımıza karasuları indirmiş,susuzluktan baygınlık kıvamına gelmiştik ki,şu zat-ı muhteremi görüp ''İŞTE BU !!! '' demiştim.

El yapımı bambu ağacı ( o çay bahçelerindeki sarımtırak renkli olanlardan çok farklı) baş parmağımla işaret parmağımı birleştirdiğimde oluşan dairenin çapı kadar kalınlıkta gerçek bambu ağacından sütlü kahve pürüzsüz gövdesi, fildişi rengi fitilli kadife minderiyle o kocaman show roomda görür görmez vurulmuş,(bekarlık günlerinin en güzel yanı ) nereye harcayacağımı bilemediğim maaşımın hatırı sayılır bir bölümünü orada bırakıp,güzelce  kazıklandığımın da hiç farkında olmayarak koltuğu kaptığım gibi eve getirmiştim..

Gelince koyduğum  köşeden pek bir memnundum da,ne kocaman bir şeydi bu böyle? Küçük, şirin, uçuk lila-beyaz tonlarındaki romantik odamda bir dinlenme tesisi edasıyla bekliyordu kendine koşmamı...

İlk birkaç yıl,sadece üzerinde oturabileceğim  kadar  yer ayırabildiğimden sallanamadığım,sallanamadığım için  de oturamadığım bu koca eşyamı, daha sonraki yıllarda maalesef ayırdığım köşemde unutmuş,evlendikten sonra da salonumun orta yerinde dev bir tekerlekli sandalyeye benzettiğimden yine oralı olmamış,ancak yazları çıkardığım terasta, balkonda, bahçede birkaç kez kitap okuma bahanesiyle üzerine tünemeye çalışmıştım.

Geçenlerde annem bizdeyken, J yi sallanan koltuğuma oturmuş  görünce şöyle bir- iki saniye  gülümseyerek bakıp,
''Ne uzun yıllardır seninle bu koltuk..Hiç  düşündün mü o kadar zaman sende,  hem hiç kullanmıyorsun hem de senelerdir neyı kime vereceğini şaşırmış vaziyette dağıtırken eşyalarını, buna hiç elin değmedi...''
deyince 10 senede taş çatlasın beş-altı kez oturduğum koltuğum beni de gülümsetti..

Bugün Leyla okuldan gelince, harcadıkça bir taraftan da nasıl oluyorsa çoğalttığı enerjisini aktaracak bir yer ararken,sessizce oturup Teo yu uyutmaya çalıştığım esnada , o kolutukta yakaladı beni..
Tam, farketmedi gelmez belki de diye düşünürkennn,
''Mami ben de gelioooommmm'' diyerek bacaklarımdan tırmanmaya başlayınca, ben de Teo ya usturuplu bir şekil verip ( en üstte yatay pozisyonda ) Leyla yı alıp dizlerimin üstüne yüzü bana dönük şekilde oturttum..Ayaklarını da yanlardan aşağıya sallandırınca, o an okulunun bahçesindeki 6 kişilik ve zaman zaman benim de üzerine oturup oyun oynadığım  dev tahtrevalli ve üzerindeyken oynadığımız ''köpekbalığı geliyor,kaçıııııııınnnn'' oyunu aklına geldi,
''mami bayık vaaaaaaa,, mami bayık vaaaaaa!!! '' diye bağırmaya başlamasıyla biz de  sallanmaya başladık..

Salonun orta yerindeki devinimi farkeden ve eğlencenin kokusunu her zaman alan kedi kızım Saadet poposunu güneşlemekten bir anda cayıp üç adımda yanımızdaydı işte...

dört kişilik eğlence başlamış,uyku ertelenmişti bile..

Anlamıştım sonunda...o koltuk bu günler içindi  :))))






2 yorum:

  1. Bende aynı annen ğibi düşünüyorum Neslihancım...Bazen alıpda kullanmadığım şeyleri,seneler sonra öyle yerlerde kullanıyorum ki diyorum ki demek ben bunu bunun için almışım...Mesela Ervaya hamile kalmadan çok kısa bir süre önce aldığım, s beden ğiymeme rağmen L beden aldığım kıyafetlerimi hamileliğim süresince tepe tepe ğiydiğimde hep böyle düşünüşümdür...
    birde şu son bir haftadır aynı senin sallanan sandalyen ğibi,annemin Berra ya,Hatice Erva kadarken Toys r us dan Akçayda kullanırız diye aldığı,şemsiyeli plaj sandalyemiz var...Ki Berra onu nerdeyse pek kullanmadı diyebilirim,daha doğrusu biz üşeniyoduk her denize indiğimizde onuda taşımaya:))Kışınsa o zamanki evin küçük diye ortalardan kaldırmıştım..Buraya ğeçince de yine diplerde köşelerdeydi ta ki Berra ğeçen hafta nerden estiyse onu bulup çıkarana kadar...O ğünden beri haticenin en sevdiği o sandalya,hafif olduğu içinde nereye hanği odaya ğiderse sevğili sandalyesinide oraya taşıyo:))Berra ya diğe aldığımız sandalyeyi,meğerse yıllar sonra doğacak kardeşi erva için almışız meğer:)))Alırken hiç aklımıza ğelir miydi?....

    YanıtlaSil
  2. yaptigi, ve dahi dusundugu herseyin evrene bir mesaj olarak gittigine inananlardanim..ama buna inanmadan, daha farkinda olmadan seneler seneler once mesela, hicbirseyi tek almazdim..gelecekte beraber olacagim kisinin sanki garip bi sekilde aurasi mi demeli benimle beraberdi de, ben tabiri caizse onun da cani ceker diye ona da almaktaydim pek cok seyi, gelecekte ayni yastiga bas koyacagim biri olacagindan emin cift kisilik nevresim takimlari almalardan tut (ki buna kulturumuzde ceyiz de denmekte :)),sacma ayrintilarla bezeli iki kisilik bir yasam kurgulama yolunda cozuttugum zamanlara vaaran genis bir yelpazeydi bu..ama yasayip goren ben soyle der, inandigim hersey oldu..

    almamin uzerinden cok gecmemesine ragmen tutup birine verdigim esyalarim kadar, ne halta yaradigini cozemeyip seneler sonra bir yere cuk oturdugunu gordugum esyalarim da oldu..

    ben de bunun isiginda, hakkinda birsey hissetmediklerime dair sadece bekliyorum artik..belki seneler geciyor ama sonradan a-ha diyecegim o ani keyifle yasiyorumm :)

    optum seni :)

    YanıtlaSil