3 Ocak 2014 Cuma

penceremden gördüklerim




* Herkesin kulağına eğilip susmak istiyorum.

Burhan Eren'in miydi bu sevgili dostum yoksa senin deneme kitabından bi cümle mi düştü aklıma?

Bilsen böyle günlerde seni nasıl da özlüyorum.
Hani günün getirdikleriyle hemhal olmayı bi kenara bırakıp da herşeyi duymaya başladığımız o an yok mu?O anlar çok canımı acıtmaya başladı benim bu  günlerde...


Her sabah kırık dökük pervazlı penceremizi açıp, yoğurt kaplarındaki sardunyaların suya nicedir yandıklarını farkedip yine de sulamayı başka bi zamana erteleyip amaçsızca izliyoruz sokağı...Baktığımız nokta hep burdan sokağa...Bilmiyoruz ki bakkalın ordan bakıldığında nasıl görünüyor penceremiz, sokakta oynayan çocuklar bizim penceremize baktıklarında ne düşünüyorlar.Ya bıkıp usanmadan yol boyunca oturup hiç bitmeyen  örgüleri eşliğinde aralarında olmayanları yeren teyzeler ne düşünüyor bizim penceremize baktıklarında? Peki ya onlar kim bilir neler görüyorlar kendi pencerelerinden baktıklarında, hiç umrumuz oldu mu?

Bencillik ne zamandan bu yana bağladı elimizi kolumuzu?
Ne kolay sadece tek perspektiften bakıp da olan bitene tepkisiz kalmak...

Paramı alıyorum nasılsa diye susuyor biri iş yerinde, haksızlığa tahammülsüzlüğünden dem vursa da dost meclislerinde...Bana dokunmuyor ya ucu diye yolsuzluğu umursamıyor biri sessizliği değer addederek...Nasılsa isteyince veriyorlar ya diye yüklendikçe yükleniyor biri, hakkını aramıyor nasılsa öbürü diye...
Sonra bir sabah bunun haksızlık olduğunu söyleyince biri bozuluyor işyerinde, bunun yolsuzluk olduğunu söyleyince biri darılıp gidiyor başka biyerde, hakkından fazlasını alıyorsun ama bana hizmet vermiyorsun deyiverince kırılıveriyor bambaşka biyerde bambaşka birileri...

Her sabah kırık dökük pervazlı penceremizi elimizin tersiyle şöyle bir sildikten sonra, susamış sardunyaların yüzüne bile bakmadan seyre dalıyoruz sokağı...

ve baktığımız nokta daima "burdan" sokağa...