Nicedir ''Biyere gitmiyo musunuz yahu ?, Gezi yazısı yok mu acaba ? '' türünden soruları çokça almaktayım..Efendim, bahar aylarının gönül yaylarını gevşeten günlerindeyiz olmasına da şu yağmurlardan yüzümüzü göğe dönemedik ki.. E hal böyle olunca da çık çıkabilirsen..
Biz de hasret kaldık şöyle çoluk çocuğu toplayıp bir deniz kenarı yapalım, yayılalım,kovalarla küreklerle kumdan kaleler yapıp devirelim, sonra uzuun çubuklarla çocukların adlarını yazıp ,fotoğrafını çekip facebooka falan koyalım :)
Aklımdan geçen şu ki,daha önce gezdiğimiz yerleri tam tatil sezonu açılmadan çiziktirmek,hem biraz o günleri yadetmek hem de oyalanmak..
Dilerseniz önce geçtiğimiz Ağustos ayında yapmış olduğumuz Londra seyahatinin izlenimlerini yazmaya çalışayım,sonra içimizden geldiği gibi devam ederiz :)
Evlenmeden önce çok ülke dolaşma şansım olmamıştı.Kendimi hep bir ''dünya insanı'' olarak tanımladıysam da,arkadaş çevremde 72 milletten olmasa da hatırı sayılır bir ecnebi çoğunluk olduysa da, olmayınca olmamış, bir türlü çıkamamıştım yurdumun dışına..
Aslında ilk yurtdışı deneyimim, balayımızda Dubai üzerinden Shri Lanka aktarmalı Singapur macerasıyla başlayan,oradan da Bangkok,Chang Mai,Koh Samui adasıyla Allah ne verdiyse kallavi bir Thailand deneyimiyle perçinlenen uzakdoğu seyahatidir ki, ne hikmetse o geziyi her hatırladığımda,uçağa ilk oturduğum an kafamın etrafını saran ama esamesi bile ortada olmayan kusmuk kokusu bulutunu anlatana kadar yüreğimi çatlatan,başardığımdaysa da çözüm olarak balayı çifti olan bize sunduğu 8-10 saatlik yolculuğu ayrı koltuklarda yapma önerisini kabul etmeyişimizle üzülüp , teselli olarak --öğleden önce 11 sularında-- birer minik şişe şampanya ve yağlıııı, kokuluuuu bir koca tabak yerel fındık fıstık getirerek o vakte kadar tuttuğum böğürtümü serbest bırakmama neden olan güzeller güzeli uzak doğulu hostes gelir ki hatırladıkça talihsizliğime hiç şaşırmam :) o da ayrı bir yazı konusu olur..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder