13 Temmuz 2013 Cumartesi

DEAR JULY, PLEASE DON'T GO !..



Temmuz ayını hep çok sevmişimdir.

O ay doğduğumdan da olabilir tabii bu ama,hani şu tatile çıkışların,doya doya sokakta oynamaların, finallerin bitmesinin ardından yayılıp gevşemenin ayıdır,tatilin ortasıdır ya,ondan mıdır bundan mıdır derken yıllar yılları kovaladıkça benim gibi Temmuzda doğan bir adamı sevmemle oldu mu sana iki doğumgününün kutlandığı şenlikli ay,arkasından bir de iki doğumgünü arası evlenme de gerçekleşince,waffle arası dondurma gibi bişey oldu şu Temmuz..
İşte bu yüzden takvimimi zaten hep çok sevmeme rağmen bu ay başkadır ona hayranlıkla bakışım...Mutfağıma gider gelir özel günlerin belirtildiği taşları okşar geçerim...
J nin doğumgünü geçtiğimiz günlerdeydi,arkadaşlar biraraya gelip coştuk bahçede...Oldukça keyifli ve hareketliydi...
Sıra yıldönümümüze gelince bu yıl  finansal durumlardan mütevellit yapmamamız gereken tatilin minicik bi varyasyonu,-gibi gibi tatilimiz- canımız sevgilimiz Ağva ya oldu yine  bir geceliğine...

 Ağvayı çok sevdik ilk gittiğimiz andan itibaren,sonra sevdiklerimizle de yaptığımız ziyaretler,anılar,biriktikçe birikti,şöyle bir günlük nereye kaçalım dediğimizde cevap hep Ağva oldu...
Hem deniz,hem nehir,hem fener,hem yemmmmmyeşil,hem bisiklet,hem otel,hem bungalov,ne istersek o oldu bize Ağva...
Aşıklar yolunda romantik bisikletimizle derin bi çukura düşüp ödümüz de patladı,Yunan müzikleri dinlemekten fenalık geçirdiğimiz sahil restoranında romantizmin dibine vurduğumuz da oldu,bir sincapın peşinden dere tepe koşturduğumuz da, yürüye yüyüye tabanları patlatıp sonunda soluklanmak için haaaaarika Piccolo Mondo yu bulmamız gibi güzel tesadüfler de ...Apartotelimizde yumurta kırıp yediğimiz de oldu,otelde yemek yerken sahneye fırlayıp hamile hamile şarkı söylediğim de...Balık ekmek yediğimiz de oldu,bazen marketten alışveriş yapıp yalnızca ekmekarası  yaptık dönüş yolunda...Ama güneşi hep fenerde batırdık...
Sonra ....Jnin ailesini de itinayla taşıdık oraya bir tatil...İnnnncecikken de geldim,Leylaya hamile kusarken de,bebeğimi kaptığım gibi de geldim sonra ,Teo ya göbeği yine şişirmişken de...
Hasılı...Biryer sizin orada neler bıraktığınızla iliintili olarak da '' çok özel '' biryerdir ya çoğu zaman.. Ağva  başka bizde bu yüzden işte...
Her gittiğimiz sefer, itina ile  tarafımızda apar topar gerçekleştirildiğinden belki,belki de sevdiğimizden değişiklikleri her zaman başka başka yerler ev sahipliği yaptı bize bu şirin yerde...
Ama bundan sonra sanki iki yere her seferinde uğrarız merhaba demek üzere artık...
İlk gittiğimizden bu yana çok keyif aldığımız biryer Piccolo Mondo...Hatta hayalimiz bir de kışın kalmak var...Bu kez de uğradık,hatta yıldönümümüz dolayısı ile akşam yemeğimizin adresiydi orası.. Sahibi sevgili Ömer ile J daha önceden tanışmışmış J nin anlatmasına göre,bir de ev sahibimizin kızı ile üniversiteden arkadaş olduklarını öğrenince muhakkak bir merhaba demeli dedik,ve yemek sonrası tesadüfi karşılaşmamızla keyifli sohbet bahçede start aldı :)

Ömer, İngiltere de yaşayan kızkardeşi Rengin ve eşi Tayfun ile kahkaha dolu sohbetle o gecemizi noktaladık,bir yıldönümümüz daha geride kaldı...

Çocukların pusetlerini iterekten, neredeyse tüm yıldızları şaşkınlıkla seyre dalarak yürüye yürüye döndük kalacağımız pansiyonun  sokağına  kadar ...İki bebeyle yıldönümü de böyle olur... Pırıl gözlü bebeklerimizi eşşek kadar yapıp da  everene kadar  gelmek nasip olur inşallah her sene :)
Piccolo Mondo ya,derin hissiyatla tasarlanan atmosferi,bahçeye yayılan şahane müzikleri,mumları ... O güzel ve özel ambiyansları için sonsuz teşekkürler...

Gelelim tesadüf eseri karşılaştığımız cici ev sahibimiz Funda'ya ve Kayra Konuk Evi ne...

Bazen öyle olur ki tanıdığın anda çok seversin birini...Sanki çoook uzun zamandan beri de birbirini biliyormuş hissi geliverir ya insana bir anda...İşte Funda'yı ve o güzel ailesini tanıdığımızda biz öyle hissettik...Bir yeri sevmek demek sohbet canlısı bir aile olarak o  yerin sahibiyle de ilintili çoğu zaman bizim için...Biz onları çok sevdik...
Sabahın kör karanlığında,yani ciddi ciddi beş sularıydı,Leyla nın rutinlerini yerine getiremediği ev dışında her yerde yaptığı gibi,  45 desibellik sesiyle '' ben evime gitmek istiyoruuuuUUUUUUUMMMMMMMMM '' yaygarasına katlandıklarında ötürü...
Klasik müzik eşliğinde hazırlanmış özenli kahvaltı masasındaki  sıcacık lokmalardan tutun da lezzetli köy domatesi,salatalığı,zeytinyağlı kekikli soslu zeytinleri,kızarmış sosis ve patates tabağı ( J buna bayıldı )  taze köy peyniri,nefis vişne reçeli,tereyağı,sahanda yumurtası....... başka ne olsun ki?
Ah evet unutuyordum:
O nefis yeni demlenmiş missss gibi bergamutlu çayından ötürü!

 Çok ama çok teşekkürler Funda :)

Mum and dad geldiğinde görüşmek üzere...



Eve dönüş yolunda da gelirken olduğu gibi kocaman ve hantal bir kaplumbağa ile karşılaşmak üzere düştük yollara ama,o hoşgeldin demek için oluşturukmuş teşrifat komitesindendi...Bakınmak bile boşunaydı...Zira börtü böceğinden bizi tanıyan can dostlara kadar herkes emindi ilk fırsatta yine yollara düşecektik pek yakın zamanda.

:)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder