Böylelikle,ilk başlarda şen şakrak başlayan film seansımız 45 dk içninde benim mızlanmalarımla sekteye uğramış,birinci saatin sonuna doğru filmi izleyememekten gözyaşlarıma sahne olmuş,ne oturabiliyorum,ne uzanabiliyorum ne yatarak izleyebiliyorum imkansızlığında kapatılıp ertesi gün kalan bölümü tamamlandığından da,kızım için-gelecekte ona verilmek üzere- hazırladığım kutuda izlenememe imkansızlığından,ama asıl muhteviyatından ötürü haklı yerini almıştı...
Bu gün T.V.yi karıştırırken filme rastlamak beni heyecanlandırdı..Ben de oturdum yeniden izledim..
İyi ki de izlemişim..Son yıllarda eskiden olduğu gibi filmlerim güzelliklerini,an itibarıyla bana kattıklarını pırıl pırıl, net hatırlayamıyorum..
Eskiden yaptığım, -karakteri içselleştirmek-olayı meğer ne unutulmaz kareler ekleyerek beni bambaşka yerlere taşıyormuş küçücük dünyamda da benim haberim yokmuş.. :)
Ben öyle filmden çok anlamam..Beğenilerim sığ bile sayılabilir..Bünyede duygusallık had safhada olduğundan kız filmleri diye tabir etmeyi çok sevdiğim romantik komedilere,yaşamımda kapılar aralayacak güzel bakış açıları oluşturacak replikler içeren filmlere bayılırım..Ha bir de Provence sitili barındıran,ya da Toscana da geçen yaz filmlerine biter,mutlaka filmden sonra evde birşeylerin yeri değiştirir ya da yeni şeyler eklerim :)
Bu film de bana göre hem görsel açıdan sıcacık hem de içeriği etkileyici..
Film, zaman ve mekan olarak ayrı olsa bile hayatları iç içe geçen iki
kadını, tutku ve cesaretle hiçbir şeyin imkansız olmadığını anlatıyor..Bu arada hayatları da yemek yapmak sayesinde iç içe geçiyor ve genç olan aynı zamanda bir blogger..
Hoşuma gidenlerse, Amy Adams ın canlandırdığı Julie karakterinin o küçücük sevimli dairesinde ,olumsuzluklarala rağmen Julia nın yemek kitabındaki yemekleri tutkuyla tek tek denemesi,blog olayını kafasında oturttuğu yeri benim yere çok benzetip onu hemen çok sevmem, birini çok çabuk idolleştirecek kadar saf kalpli olduğunu keşfettiğim sahnede onu daha da kendime benzetip kikirdemem,yemek yapmayı seven herkesin evinde mutlaka havan olmalı cümlesi (ve havanım var mı? yok..) bi havana özenmemin J yi güldürmesi..Son olarak da Julie nin tarifleri bitirdiğinde verdiği yemek davetinde arkadaşlarının önünde eşine şu cümleleri sarfedip beni kıskandırması :
'' Butter to my bread, breath to my life.. ''
'' Ekmeğime yağ, hayatıma nefes...''
off ...
Yemek yapmayı sevenlerin özellikle beğeneceğini düşündüğüm filmin dili ve durup hayata baktığı yer de çok hoş..Bezgin bi günde toparlanıp gülümsemek için iyi seçim olur nacizane fikrim..
o zaman gelsin fragman!
Bir havanım var mı yok? Filme kapılıp bir havana özenmen beni de çok güldürdü valla kahkahalarla güldüm:))) Harika olumş yazın eline sağlık:)
YanıtlaSil:))) simdi okurken ben de cok guldum...komik olmus cumlem gercekten,tesekkurler Nisa cim..iyilesince nasil dla kahkahalarla gulmeye de baslarmis..Aman nazar degmesin :)
Sil