Ben her zamanki gibi bunu yazmaya da geç kaldım.
Halbuki aklımda ne güzel şeyler vardı yer yer çaresizliğimden ağlamaklı olmayı bi tık geçip hiddetli gözyaşlarına boğulduğum hazin tatilimin komik taraflarını derleyip toplamıştım kafamda" O kadar da kötü değildi aslında " diyebilmemek için dönüp de okuduğumda belki...
Öyle çok şeyi sıraya dizmişim ki yapılasılar listemi kontrol ettiğimde şimdiye kadar yaptığım keklerimden bile kabarık olduğunu farkettim...Öyle ki taş boyamak, kızın duvarına resim çizmek,geceleri okumadığım kitaplarımdan tırtıklamak,sevdiceğime vakit ayırmak,Cats Musicaline gitmek,bi filmcik izlemek,yatak odasına strafor kartonpiyer ( baş harflerini büyük yazsam Fransız bir yazar gibi durabilecek olan bu saygı duyulası isim aslında kornişleri kapatmanın şık yolu olan o kremamsı beyaz tavan süslerinin "fake" halinin adı oluyor efenim) uygulamak...
Bunları yaparken bebelerin nerede olabileceklerini düşündüm kim bilir?
Bi şekilde odalarında saygı çerçevesinde güle paylaşa oynayabileceklerini mi düşündüm anımsamıyorum.Anımsadığım tek şey: İlk sabahtan itibaren en geç 05:30 dolaylarında kalkar kalkmaz "ANNNNAAHH" diyerekten paçalarıma yapışan Teonun günün sonuna doğru yatıp uyuduğunda bile bir deniz gezisinin ardından karaya çıkıldığında hissedilen dalgalanma halini anımsatır bir rüzgar dolaşmaktaydı ve uğuldamaktaydı adeta paçalarım...Derinden sesler duydum tatil boyunca aşağılardan biyerlerden hep kah sahi kah değil ama o ses benimleydi...
Her sabah 5.30 nöbeti J ile başladı,7 sularında iki bebenin nitelik ve nicelik durumları rapor edilerek özenle teslimat yapıldı.Kah 9 sularında birlikte kahvaltı ettik kah biz curcuna şeklinde erken yedik yemeğimizi...
Bu arada tatil boyunca havanın kasveti ve soğuğu yüzünden parklara atılamayışımız yüzünden Leylam can sıkıntısının üstesinden gelebilmek için olabildiğince kendini zorlasa da,buna mukabil Teo yürüme çalışmalarına,neredeyse onlarca kere düşüp kalkmalarına bir de ondört günün birinde bile iyileşme belirtisi göstermeden -salyayla karışık yeşil sümük- halini korumasının yanı sıra iki diş çıkarmayı da uğraşlarına eklemiş olmasıydı...
Mutfağımda yemek yapıyorum: paçamda yavrum,bir diğeri de küçük tabure üstünde yamağım rolünü kendiliğinden üstlenmiş.Bana hep binlerce parçalık puzzlenin her defasında başka ve birbiri ile alakasız parçalarıymış gibi görünen, aile eşrafının henüz kurumuş bitmeyen çamaşırlarını katlamaya çalışıyorum: paçamda yavrum,bir diğeri yanımda" Ben de sana yardım ediyorum bak anne" diyerekten katladıklarımı açarken .Tavanla yakınlaşmışım öyle böyle değil,macun sürüyorum biteviye dilimde "ya sabır" paçamda yavrum,bir diğeri altımdaki tabureme çıkmaya yeltenmiş ikimiz üzerindeyiz.Taşlarımı boyuyorum:paçamda yavrum bir diğeri masanın üzerinde oturup henüz boyadıklarımı elden geçiriyor.Duvara ağaç çiziyorum:paçamda yavrum bir diğeri koyu lacivertle bir diğer duvara papatya çizmiş...
Ama ne yaptım?Elbette evlatlarımın tüm ihtiyaçlarını (duygusal ve fiziksel)
giderdiğimden emin olduğum ve o çok sevdiğim "arta kalan" zamanlarda aklımdakileri
gerçekleştirmekten geri durmadım herşeye rağmen "paçamdaki" ve "birdiğer" diye ayırdığım yavrularımla...Zira listemdekiler kabarık olmasının yanı sıra pek mütevazı ve ev dolaylarında gerçekleşebilecek hedeflerdi.
Şimdi başardıklarımdan dolayı gururlu ve okullar açıldığından mütevellit pek bir mutlu,etekleri toplayarak dolambaçlı orman yolumda okuluma kavuşmanın kıvancıyla taban tepmeye başlamamın ikinci günü...
Arkadaşlar ve okul ahalisi neden bu denli şen olduğumu anlamakta her ne kadar güçlük çekseler de:
Yaşasın okulumuz!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder